EN ZARARLI 10 KATKI MADDESİ
1.ASPARTAM
Aspartam, kimyasal formülü aspartil-fenilalanin-1-metil ester olan bir tatlandırıcıdır. Çay şekerinden 180 kat daha tatlıdır. İlk kez James M. Schlatter tarafından 1965 yılında keşfedilmiş, ABD'de 1974'te kullanımının onaylanmasından sonra uzun süre güvenilirliği tartışma konusu olmuştur. Aspartam kullanım güvenliği açısından ciddi tartışmalara neden olmuş, yapılan araştırmalarda bir zararlı olduğuna dair bir kanıt bulunamamıştır. Avrupa Birliği'nde gıda katkı maddesi olarak E951 kod adını almıştır.
Suni tatlandırıcılar gıda değil kimyasaldır. Aspartam başlangıçta böcek öldürücü olarak imal edilmişti.
Tüm diğer gıda ve gıda katkı maddelerinin toplamından daha fazla yan etkisi vardır.
Baş ağrısı, baş dönmesi, unutkanlık, eklem ağrısı, bulantı, uyuşukluk, kas spazmları, şişmanlık, depresyon, korku atakları, huzursuzluk, konvülsiyon, uykusuzluk, görme kaybı, işitme kaybı, kulak çınlaması, yorgunluk, tat kaybı, Parkinson, çarpıntı, nefes darlığı, cilt döküntüleri, MS (Multipıl Sıkleroz) gibi hastalıkların yanı sıra beynin işleyiş sürecini yavaşlatır, kanseri tetikler.
Özellikle zayıflamak için suni tatlandırıcı kullananların bilmesi gereken önemli bir etki de metabolizmayı yavaşlatarak aslında daha fazla yağ biriktirmeye neden olması. On binden fazla gıda maddesinde kullanılıyor.
Dünyanın 90'dan fazla ülkesinde gıda ve sağlık alanındaki yetkili kurumlar aspartam kullanımını onaylamıştır. Amerika Birleşik Devletleri'nde, son 8 yıllık dönemde yapılan geniş kapsamlı tüketim değerlendirmeleri ve diğer ülkelerde yapılan çalışmalar, günlük aspartam tüketiminin A.B.D. Yiyecek ve İlaç Dairesi (FDA) ve diğer yetkililer tarafından belirlenen kabul edilebilir günlük miktarların çok altında olduğunu göstermiştir. Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü'nün Gıda Katkı Maddeleri Uzman Komitesi, Avrupa Birliği Yiyecek Bilimsel Komitesi ve FDA tarafından uzun yıllar boyunca incelenmiş ve güvenli olduğu edilmiştir. Ancak kanserojen olduğuna dair çok sayıda bağımsız bilimsel çalışma vardır.
2.MISIR ŞURUBU
Mısır şurubu yiyecek şurubudur. Mısır nişastasından elde edilir ve temelde glükozdan müteşekkildir. Yiyeceklerde dokuyu yumuşatmak, hacim kazandırmak, şekerin kristalleşmesini önlemek ve aromayı arttırmak için kullanılır. Yüksek fruktoz mısır şurubundan farklıdır. Yüksek fruktoz mısır şurubu, daha yüksek düzeyde fruktoz içeren bir tatlandırıcı olmasıyla ayrılır. Aynı zamanda genel bir terim olarak glükoz şurubu adı da kullanılır çünkü glükoz şurubu çoğunlukla mısır nişastasından elde edilir. Teknik olarak glükoz şurubu buğday, pirinç ve patates gibi kaynaklardan da elde edilebilen tüm sıvı nişastalara verilen addır.
Obezite, kalp hastalıkları, diyabet ve karaciğer hastalıklarına yol açma ihtimali bulunur.
Kötü kolesterol seviyenizi (LDL) hızla yükseltir ve diyabet hastalığının oluşmasında rol oynar. Kansızlık, kalp büyümesi ve obeziteye de neden olur.
Ketçap, krema, kola, gazoz, şekerleme, hazır çorba, çikolata, gofret, puding, hazır kek gibi özellikle çocukların sıkça tükettikleri gıda değeri olmayan besinlerde bolca kullanılır.)
3.MONOSODYUM GLUTAMAT(MSG)
Kısaca MSG olarak da bilinen monosodyum glutamat, glutamik asidin anyonik formu olan ve glutamat denilen bir tuzdur.E-621 (gıda katkıları listesi) olarak sınıflandırılmış bu madde, gıdalarda aroma arttırıcı olarak kullanılır. Gıdaların orijinal tadını arttırarak daha lezzetli hâle getiren bu madde, Uzakdoğu mutfağında yoğun olarak kullanıldığından Çin tuzu olarak da adlandırılmaktadır. İlk defa 1866'da Alman kimyager Karl Heinrich Leopold Ritthausen tarafından keşfedilmiş ve tanımlanmıştır.
MSG'nin etkileri üzerinde farklı görüşler bulunmaktadır. Kimi araştırmacılar bu maddeye daha ihtiyatlı yaklaşırken kimileri bazı rahatsızlıkları tetikleyici olduğunu diğer bazı araştırmacılar da bu etkileri farklı maddelere bağlayarak MSG'nin insan vücuduna zararlı bir etkisi olmadığını ifade etmektedirler.
MSG lezzet arttırıcı bir eksitoksindir. Eksitoksin, hücreleri aşırı uyarır. Bu da hücrelerin zarar görmesine ve ölmesine neden olur.
Yol açtığı hastalıkları şöyle sıralayabiliriz: merkezi sinir sistemi tahribatı ve buna bağlı olarak Alzheimer, Parkinson, Huntington hastalıkları, sara (epilepsi), retinal dejenerasyon (göz retina tabakası hasarı), yağ birikimi, doyma mekanizmasında bozukluk, obezite, büyüme hormonu baskılanması, pankreas hasarı, ensülinde artış ve buna bağlı olarak diyabet; ayrıca böbrek ve karaciğerde hasar yaratır. Baş ağrısı, bulantı, ishal, terleme, göğüste sıkışma, boyun arkasında yanma gibi belirtiler ortaya çıkabilir.
Piyasada tüm cipslerde MSG var; hatta güvenli ve doğal olduğunu iddia edenlerde bile. Uzakdoğu yemeklerinde (Çin ve Japon mutfağı) çoğu soya sosunda, hazır çorbalarda, hazır soslarda, hazır gıdaların hemen hepsinde, gofretlerde, bazı katı yağlarda yaygın olarak kullanılıyor.
Etiketlerde glutamin, glutamat, MSG ve monosodyum glutamat olarak yer alan bu zehir, tatlı-tuzlu her türlü yiyeceğin lezzetini arttırdığı için gıda üreticileri tarafından bolca kullanılıyor. Tehlikeleri halk tarafından bilinmeye başladığından beri bazı üreticiler etikette E621 yazarak gerçeği saklama yoluna gidiyor.
4.TRANS YAĞ
Trans yağlar gerekli yağ asitlerinden değildir. Trans yağların tüketimi LDL kolesterol düzeyini artırıp "iyi" HDL kolesterol düzeyini azalttığından kalp hastalığı riskini artırır. Dünya çağında sağlık otoriteleri trans yağlarının tüketiminin eser miktarlara azaltılması gerektiğini önermektedir. Trans yağ tüketiminin neden olduğu en önemli sağlık sorunu koroner kalp rahatsızlıklarıdır. 2006 yılında "New England Journal of Medicine"de yeralan bir rapora göre trans yağlar düşük tüketim oranlarında bile yüksek kalp rahatsızlığına neden olmaktadır. Bu araştırmaya göre ABD'de her yıl 30.000 - 100.000 arası kalp hastalığından olan ölümlerin nedeni trans yağ tüketimine bağlanabilir. Alzheimer hastalığı: Şubat 2003'te "Archives of Neurology"de yayımlanan bir araştırma hem trans hem de doymuş yağ tüketiminin Alzheimer hastalığının ilerlemesini tetiklediği blirtilmiş ama bir hayvan modeli ile desteklenmemiştir.
Kanser: Trans yağ tüketiminin kanser riskini artırdığına dair belirli bir bilimsel fikirbirliği bulunmamaktadır. "The American Cancer Society" trans yağlar ile kanser arasında bir ilişkinin belirlenmediğini söyler.Bir çalışmada prostat kanseri ile trans yağ arasında pozitif bir bağlantı bulunmuştur. Ancak daha geniş bir başka çalışma trans yağlar ve yüksek derecede prostat kanserinde azalma ile ilgili bir korrelasyon ortaya çıkarmıştır. Kanser ve Beslenme Üzerine İleriye Yönelik Avrupa Araştırması'nın Fransız bölümü trans yağ asitlerinin tüketiminin artmasının göğüs kanseri riskini %75 artırabileceğini önermiştir.
Diyabet: Tip 2 diyabet riskinin trans yağ tüketiminin artmasıyla arttığına dair giderek artan endişeler bulunmaktadır. Ancak bir fikirbirliğine varılamamıştır.Örneğin bir çalışma trans yağ kullanımının dördüncü dörttebirliğinde olanlar için bu riskin daha yüksek olduğunu bulmuştur Bir başka çalışma ise toplam yağ tüketimi ve VKI gibi diğer faktörler dikkate alındığında diyabet riski bulmamaıştır.
Obezite: Araştırmalara göre trans yağlar benzer kalori alımına nazaran kilo alımının ve karın yağlarının artışına neden olabilir. Altı yıllık bir deney trans yağ diyeti ile beslenen maymunşarın vücut ağırlıklarının %7,2'si oranında kilo aldıklarını, tekli doymamış yağ diyeti ile beslenen maymunların ise yalnızca %1,8 oranında kilo aldıklarını göstermiştir. Hernekadar obezite ile trans yağ tüketimi popüler medya sıklıkla bağlantılı olarak gösterilse de,bu aslında çok fazla kalori tüketmek ile alâkalıdır. Trans yağ ile obeziteyi bağlayan güçlü bir bilimsel fikirbirliği oluşmamıştır.
Karaciğer bozukluğu: Trans yağlar karaciğerde diğer yağlardan farklı metabolize olur ve delta 6 dezaturaza engel olur. Delta 6 dezaturaz gerekli yağ asitlerini hücrelerin fonksiyonu için gerekli olan arakidonik asit ve prostaglandinlere çeviren bir enzimdir.
Kadında kısırlık: 2007 yılında yapılan bir çalışmada Karbonhidratların aksine trans yağ tüketiminde %2'lik bir artışın yumurta kısırlığında %73'lük bir risk oluşturduğu gösterilmiştir.
Depresyon: İspanyol araştırmacılar altı yıl boyunca 12.059 kişinin yediklerini analiz ettiler ve daha çok trans yağ tüketenlerin tüketmeyenlere nazaran depresyona girme riskinin %48 daha yüksek olduğunu gösterdiler.
Trans yağlar bağışıklık sistemini zayıflatır, ensülin direncini arttırır, karaciğeri ve üreme sistemini etkiler. Gebelerde düşüğe, doğum ağırlığına neden olur ve anne sütünün kalitesini bozar. Hücre zarına da zarar verir.Trans yağlar sürülebilir kahvaltılık yağlarda, margarinlerde, katı ve kızartma yağlarında, hazır hayvansal gıdalarda, bunlara bağlı olarak, kızartılmış gıdalarda, fırıncılık ve pastacılık ürünlerinde, tart, pasta, bisküvi, pizza hamuru, kek, çikolata, gofret, cips, salata sosları, hamur işi, kraker, hazır köfte, tatlılar, katı yağlar ve birçok fırınlanmış yiyecekte bulunur.Gıda etiketlerinde “hidrojenize yağ” içerdiği belirtiliyorsa bunun anlamı trans yağ içerdiğidir.
5.GIDA BOYALARI
Gıdalara renk vermek için kullanılırlar. Bunlar, E102 (Tartrazin) gibi numaralarla isimlendirilirler. Kekler, şekerlemeler, konserve sebzeler, peynirler, çikletler, sosis, dondurma, portakallı içecekler, salata sosları, mevsim salataları, alkolsüz meşrubatlar ve ketçap gibi bazı gıdalar tartrazin içerirler. Tartrazin duyarlı insanlarda çok nadir oluşmakla birlikte kurdeşen veya astım ataklarına neden olur.
Yapay gıda renklendiricileri çocuklarda davranış bozukluklarına ve önemli ölçüde IQ seviyesinin düşmesine yol açıyor. Hazır gıdalarda bol bol kullanılıyor. Sayıları o kadar çok ki her birinin zararlarını burada yazmaya dosyalar yetmez.
Size midenizi bulandıracak bir örnek vereyim. Carmine (E120) adında bir gıda boyası var. Özellikle salam sucuk ve sosislerin canlı, kırmızı rengini vermekte kullanılıyor. Ev yapımı sucukların kahverengi olmasına karşın hazır sucukların o iştah açıcı görüntüsünü sağlıyor. Bu boya, bir çeşit bitten elde ediliyor. Şeker ve çikolata üretiminde tekstil boyaları kullanan firmalar bile var.
Tükettiğiniz gıdalar;
Sunset yellow (E110)
Tartrazin ( E102)
Karmoisine (E122)
Panceau (E124)
Quinoline (E104)
Allura red (E129)
Sodyum Benzoat (E211)
gibi katkı maddeleri içeriyorsa dikkatli olun.
Meyve ezmelerinde, gazlı içeceklerde, hazır pudinglerde, toz kremalarda, çorbalarda, soslarda, dondurmada, tatlılarda, sakızda, jellerde, marmelatlarda, meyveli yoğurtlarda, reçellerde, ketçap, mayonez ve hardalda bu tür boyalar bulunuyor.
6.SODYUM SÜLFİT
Etiketlerde E250 koduyla yer alan raf ömrü uzatıcı koruyucu madde işlenmiş et ürünlerinin (şarküteri) vazgeçilmezi. Özellikle çocukların bolca tükettiği tost, pizza gibi ürünlerde kullanılan sosis, salam, sucuk, pastırma gibi işlenmiş etlerde bulunur. Hazır baharat ve köfte karışımlarında da bulunur.Sülfit duyarlılığı olanlarda baş ağrısı, nefes problemleri, kaşıntı yaratır. Nadir durumlarda da olsa ölüme bile neden olabiliyor. Pankreas kanserini yüzde 67, lösemi riskini yüzde 700 oranında arttırıyor. Başta kolon kanseri olmak üzere her çeşit kanseri tetikliyor. Çocuklarda beyin tümörü oluşturuyor.Sodyum nitrit; özellikle cenin, bebek ve çocuklar için tehlikelidir.Bu zararlar E220, E222, E223, E224, E225 ile E249, E251, E252 diye belirtilen kodlar için de geçerlidir.
7.SODYUM NİTRAT/ SODYUM NİTRİT
Bu raf ömrü uzatıcı koruyucu madde işlenmiş gıdaların bir başka vazgeçilmezi. Değişik kanser türleriyle bağlantısı var. Kullanım alanları ve zararları sodyum sülfit ile benzerlik taşıyor.-Salam, sucuk gibi şarüteri ürünleri.
8.BHA ve BHT
Bütilat Hidroksi Anizol (BHA) ve Bütilat Hidroksi Toluen (BHT) adlı koruyucu maddeler beyninizin sinir ağını etkiliyor, davranış değişikliklerini ve kanseri tetikliyor.Katı ve sıvı yağların bozulmasını, küflenmesini önlemek için kullanılıyor. Tahıl ve tahıl ürünlerinde, sakızlarda, bitkisel yağlarda, patates cipslerinde, tazeliğini muhafaza etmek için bazı paketlenmiş gıda maddelerinde kullanılmaktadır.
9.SÜLFÜR DİOKSİT
Sülfür içeren katkı maddelerinin Amerika’da çiğ sebze ve meyvelerde kullanılması yasaklanmıştır. Yani bunun zehir olduğu gerçeğini daha fazla görmezden gelemeyince hiç değilse çiğ gıdadan çıkaralım demişler.Yan etkilerinin içinde bronş problemleri, düşük kan basıncı ve anaflaktik şok var.Sülfitler göğüste sıkışma, kurdeşen, karında kramp, ishal, kan basıncı düşmesi, başta yanma hissi, halsizlik, nabız hızlanması gibi bulgulara neden olur. Ayrıca sülfitler, bunlara duyarlı astımlılarda astım atağını tetikleyebiliyor.SO2, sülfitleyici maddeler (sülfür dioksit, sodyum veya potasyum sülfit, bisülfit, metabisülfit) olarak da bilinirler. Gıda koruyucusu olarak ve fermente içeceklerde kullanılır. Fırınlanmış ürünler, çaylar, çeşniler, deniz ürünleri, reçeller, jöleler, kurutulmuş meyveler, meyve suları, konserve ve suyu alınmış sebzeler, dondurulmuş patates ve çorba karışımlarında ve içeceklerde bulunur.Birçok restoranın salata barında yüksek düzeyde sülfit mevcuttur.
10.POTASYUM BROMAT
Bu katkı maddesi, ekmek yapımında ve unlu mamullerde hacmi arttırmak ve ekmeğin rengini beyazlatmak için kullanılıyor. Hayvanlarda kansere neden olduğu biliniyor. Az miktarları bile insanlarda değişik problemlere yol açıyor. ABD ve Japonya dışında bütün dünyada kullanımı yasaklanmış bir maddedir.Bazı un üreticileri, irmik altı diye adlandırılan kalitesiz unlara kanserojen etkisi yüzünden katılması yasak olan benzol peroksit ve potasyum bromat gibi bazı katkı maddelerini ekleyerek, rengini beyazlatıyor ve ekmeklik unmuş gibi fırınlara pazarlıyor.Bu katkı maddeleri çakmak tutulduğunda ekmeğin benzin dökülmüş gibi alev almasına yol açıyor.Beyaz ekmekten uzak kalmamızda yarar var.buraya tıklayın.
Aspartam, kimyasal formülü aspartil-fenilalanin-1-metil ester olan bir tatlandırıcıdır. Çay şekerinden 180 kat daha tatlıdır. İlk kez James M. Schlatter tarafından 1965 yılında keşfedilmiş, ABD'de 1974'te kullanımının onaylanmasından sonra uzun süre güvenilirliği tartışma konusu olmuştur. Aspartam kullanım güvenliği açısından ciddi tartışmalara neden olmuş, yapılan araştırmalarda bir zararlı olduğuna dair bir kanıt bulunamamıştır. Avrupa Birliği'nde gıda katkı maddesi olarak E951 kod adını almıştır.
Suni tatlandırıcılar gıda değil kimyasaldır. Aspartam başlangıçta böcek öldürücü olarak imal edilmişti.
Tüm diğer gıda ve gıda katkı maddelerinin toplamından daha fazla yan etkisi vardır.
Baş ağrısı, baş dönmesi, unutkanlık, eklem ağrısı, bulantı, uyuşukluk, kas spazmları, şişmanlık, depresyon, korku atakları, huzursuzluk, konvülsiyon, uykusuzluk, görme kaybı, işitme kaybı, kulak çınlaması, yorgunluk, tat kaybı, Parkinson, çarpıntı, nefes darlığı, cilt döküntüleri, MS (Multipıl Sıkleroz) gibi hastalıkların yanı sıra beynin işleyiş sürecini yavaşlatır, kanseri tetikler.
Özellikle zayıflamak için suni tatlandırıcı kullananların bilmesi gereken önemli bir etki de metabolizmayı yavaşlatarak aslında daha fazla yağ biriktirmeye neden olması. On binden fazla gıda maddesinde kullanılıyor.
Dünyanın 90'dan fazla ülkesinde gıda ve sağlık alanındaki yetkili kurumlar aspartam kullanımını onaylamıştır. Amerika Birleşik Devletleri'nde, son 8 yıllık dönemde yapılan geniş kapsamlı tüketim değerlendirmeleri ve diğer ülkelerde yapılan çalışmalar, günlük aspartam tüketiminin A.B.D. Yiyecek ve İlaç Dairesi (FDA) ve diğer yetkililer tarafından belirlenen kabul edilebilir günlük miktarların çok altında olduğunu göstermiştir. Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü'nün Gıda Katkı Maddeleri Uzman Komitesi, Avrupa Birliği Yiyecek Bilimsel Komitesi ve FDA tarafından uzun yıllar boyunca incelenmiş ve güvenli olduğu edilmiştir. Ancak kanserojen olduğuna dair çok sayıda bağımsız bilimsel çalışma vardır.
2.MISIR ŞURUBU
Mısır şurubu yiyecek şurubudur. Mısır nişastasından elde edilir ve temelde glükozdan müteşekkildir. Yiyeceklerde dokuyu yumuşatmak, hacim kazandırmak, şekerin kristalleşmesini önlemek ve aromayı arttırmak için kullanılır. Yüksek fruktoz mısır şurubundan farklıdır. Yüksek fruktoz mısır şurubu, daha yüksek düzeyde fruktoz içeren bir tatlandırıcı olmasıyla ayrılır. Aynı zamanda genel bir terim olarak glükoz şurubu adı da kullanılır çünkü glükoz şurubu çoğunlukla mısır nişastasından elde edilir. Teknik olarak glükoz şurubu buğday, pirinç ve patates gibi kaynaklardan da elde edilebilen tüm sıvı nişastalara verilen addır.
Obezite, kalp hastalıkları, diyabet ve karaciğer hastalıklarına yol açma ihtimali bulunur.
Kötü kolesterol seviyenizi (LDL) hızla yükseltir ve diyabet hastalığının oluşmasında rol oynar. Kansızlık, kalp büyümesi ve obeziteye de neden olur.
Ketçap, krema, kola, gazoz, şekerleme, hazır çorba, çikolata, gofret, puding, hazır kek gibi özellikle çocukların sıkça tükettikleri gıda değeri olmayan besinlerde bolca kullanılır.)
3.MONOSODYUM GLUTAMAT(MSG)
Kısaca MSG olarak da bilinen monosodyum glutamat, glutamik asidin anyonik formu olan ve glutamat denilen bir tuzdur.E-621 (gıda katkıları listesi) olarak sınıflandırılmış bu madde, gıdalarda aroma arttırıcı olarak kullanılır. Gıdaların orijinal tadını arttırarak daha lezzetli hâle getiren bu madde, Uzakdoğu mutfağında yoğun olarak kullanıldığından Çin tuzu olarak da adlandırılmaktadır. İlk defa 1866'da Alman kimyager Karl Heinrich Leopold Ritthausen tarafından keşfedilmiş ve tanımlanmıştır.
MSG'nin etkileri üzerinde farklı görüşler bulunmaktadır. Kimi araştırmacılar bu maddeye daha ihtiyatlı yaklaşırken kimileri bazı rahatsızlıkları tetikleyici olduğunu diğer bazı araştırmacılar da bu etkileri farklı maddelere bağlayarak MSG'nin insan vücuduna zararlı bir etkisi olmadığını ifade etmektedirler.
MSG lezzet arttırıcı bir eksitoksindir. Eksitoksin, hücreleri aşırı uyarır. Bu da hücrelerin zarar görmesine ve ölmesine neden olur.
Yol açtığı hastalıkları şöyle sıralayabiliriz: merkezi sinir sistemi tahribatı ve buna bağlı olarak Alzheimer, Parkinson, Huntington hastalıkları, sara (epilepsi), retinal dejenerasyon (göz retina tabakası hasarı), yağ birikimi, doyma mekanizmasında bozukluk, obezite, büyüme hormonu baskılanması, pankreas hasarı, ensülinde artış ve buna bağlı olarak diyabet; ayrıca böbrek ve karaciğerde hasar yaratır. Baş ağrısı, bulantı, ishal, terleme, göğüste sıkışma, boyun arkasında yanma gibi belirtiler ortaya çıkabilir.
Piyasada tüm cipslerde MSG var; hatta güvenli ve doğal olduğunu iddia edenlerde bile. Uzakdoğu yemeklerinde (Çin ve Japon mutfağı) çoğu soya sosunda, hazır çorbalarda, hazır soslarda, hazır gıdaların hemen hepsinde, gofretlerde, bazı katı yağlarda yaygın olarak kullanılıyor.
Etiketlerde glutamin, glutamat, MSG ve monosodyum glutamat olarak yer alan bu zehir, tatlı-tuzlu her türlü yiyeceğin lezzetini arttırdığı için gıda üreticileri tarafından bolca kullanılıyor. Tehlikeleri halk tarafından bilinmeye başladığından beri bazı üreticiler etikette E621 yazarak gerçeği saklama yoluna gidiyor.
4.TRANS YAĞ
Trans yağlar gerekli yağ asitlerinden değildir. Trans yağların tüketimi LDL kolesterol düzeyini artırıp "iyi" HDL kolesterol düzeyini azalttığından kalp hastalığı riskini artırır. Dünya çağında sağlık otoriteleri trans yağlarının tüketiminin eser miktarlara azaltılması gerektiğini önermektedir. Trans yağ tüketiminin neden olduğu en önemli sağlık sorunu koroner kalp rahatsızlıklarıdır. 2006 yılında "New England Journal of Medicine"de yeralan bir rapora göre trans yağlar düşük tüketim oranlarında bile yüksek kalp rahatsızlığına neden olmaktadır. Bu araştırmaya göre ABD'de her yıl 30.000 - 100.000 arası kalp hastalığından olan ölümlerin nedeni trans yağ tüketimine bağlanabilir. Alzheimer hastalığı: Şubat 2003'te "Archives of Neurology"de yayımlanan bir araştırma hem trans hem de doymuş yağ tüketiminin Alzheimer hastalığının ilerlemesini tetiklediği blirtilmiş ama bir hayvan modeli ile desteklenmemiştir.
Kanser: Trans yağ tüketiminin kanser riskini artırdığına dair belirli bir bilimsel fikirbirliği bulunmamaktadır. "The American Cancer Society" trans yağlar ile kanser arasında bir ilişkinin belirlenmediğini söyler.Bir çalışmada prostat kanseri ile trans yağ arasında pozitif bir bağlantı bulunmuştur. Ancak daha geniş bir başka çalışma trans yağlar ve yüksek derecede prostat kanserinde azalma ile ilgili bir korrelasyon ortaya çıkarmıştır. Kanser ve Beslenme Üzerine İleriye Yönelik Avrupa Araştırması'nın Fransız bölümü trans yağ asitlerinin tüketiminin artmasının göğüs kanseri riskini %75 artırabileceğini önermiştir.
Diyabet: Tip 2 diyabet riskinin trans yağ tüketiminin artmasıyla arttığına dair giderek artan endişeler bulunmaktadır. Ancak bir fikirbirliğine varılamamıştır.Örneğin bir çalışma trans yağ kullanımının dördüncü dörttebirliğinde olanlar için bu riskin daha yüksek olduğunu bulmuştur Bir başka çalışma ise toplam yağ tüketimi ve VKI gibi diğer faktörler dikkate alındığında diyabet riski bulmamaıştır.
Obezite: Araştırmalara göre trans yağlar benzer kalori alımına nazaran kilo alımının ve karın yağlarının artışına neden olabilir. Altı yıllık bir deney trans yağ diyeti ile beslenen maymunşarın vücut ağırlıklarının %7,2'si oranında kilo aldıklarını, tekli doymamış yağ diyeti ile beslenen maymunların ise yalnızca %1,8 oranında kilo aldıklarını göstermiştir. Hernekadar obezite ile trans yağ tüketimi popüler medya sıklıkla bağlantılı olarak gösterilse de,bu aslında çok fazla kalori tüketmek ile alâkalıdır. Trans yağ ile obeziteyi bağlayan güçlü bir bilimsel fikirbirliği oluşmamıştır.
Karaciğer bozukluğu: Trans yağlar karaciğerde diğer yağlardan farklı metabolize olur ve delta 6 dezaturaza engel olur. Delta 6 dezaturaz gerekli yağ asitlerini hücrelerin fonksiyonu için gerekli olan arakidonik asit ve prostaglandinlere çeviren bir enzimdir.
Kadında kısırlık: 2007 yılında yapılan bir çalışmada Karbonhidratların aksine trans yağ tüketiminde %2'lik bir artışın yumurta kısırlığında %73'lük bir risk oluşturduğu gösterilmiştir.
Depresyon: İspanyol araştırmacılar altı yıl boyunca 12.059 kişinin yediklerini analiz ettiler ve daha çok trans yağ tüketenlerin tüketmeyenlere nazaran depresyona girme riskinin %48 daha yüksek olduğunu gösterdiler.
Trans yağlar bağışıklık sistemini zayıflatır, ensülin direncini arttırır, karaciğeri ve üreme sistemini etkiler. Gebelerde düşüğe, doğum ağırlığına neden olur ve anne sütünün kalitesini bozar. Hücre zarına da zarar verir.Trans yağlar sürülebilir kahvaltılık yağlarda, margarinlerde, katı ve kızartma yağlarında, hazır hayvansal gıdalarda, bunlara bağlı olarak, kızartılmış gıdalarda, fırıncılık ve pastacılık ürünlerinde, tart, pasta, bisküvi, pizza hamuru, kek, çikolata, gofret, cips, salata sosları, hamur işi, kraker, hazır köfte, tatlılar, katı yağlar ve birçok fırınlanmış yiyecekte bulunur.Gıda etiketlerinde “hidrojenize yağ” içerdiği belirtiliyorsa bunun anlamı trans yağ içerdiğidir.
5.GIDA BOYALARI
Gıdalara renk vermek için kullanılırlar. Bunlar, E102 (Tartrazin) gibi numaralarla isimlendirilirler. Kekler, şekerlemeler, konserve sebzeler, peynirler, çikletler, sosis, dondurma, portakallı içecekler, salata sosları, mevsim salataları, alkolsüz meşrubatlar ve ketçap gibi bazı gıdalar tartrazin içerirler. Tartrazin duyarlı insanlarda çok nadir oluşmakla birlikte kurdeşen veya astım ataklarına neden olur.
Yapay gıda renklendiricileri çocuklarda davranış bozukluklarına ve önemli ölçüde IQ seviyesinin düşmesine yol açıyor. Hazır gıdalarda bol bol kullanılıyor. Sayıları o kadar çok ki her birinin zararlarını burada yazmaya dosyalar yetmez.
Size midenizi bulandıracak bir örnek vereyim. Carmine (E120) adında bir gıda boyası var. Özellikle salam sucuk ve sosislerin canlı, kırmızı rengini vermekte kullanılıyor. Ev yapımı sucukların kahverengi olmasına karşın hazır sucukların o iştah açıcı görüntüsünü sağlıyor. Bu boya, bir çeşit bitten elde ediliyor. Şeker ve çikolata üretiminde tekstil boyaları kullanan firmalar bile var.
Tükettiğiniz gıdalar;
Sunset yellow (E110)
Tartrazin ( E102)
Karmoisine (E122)
Panceau (E124)
Quinoline (E104)
Allura red (E129)
Sodyum Benzoat (E211)
gibi katkı maddeleri içeriyorsa dikkatli olun.
Meyve ezmelerinde, gazlı içeceklerde, hazır pudinglerde, toz kremalarda, çorbalarda, soslarda, dondurmada, tatlılarda, sakızda, jellerde, marmelatlarda, meyveli yoğurtlarda, reçellerde, ketçap, mayonez ve hardalda bu tür boyalar bulunuyor.
6.SODYUM SÜLFİT
Etiketlerde E250 koduyla yer alan raf ömrü uzatıcı koruyucu madde işlenmiş et ürünlerinin (şarküteri) vazgeçilmezi. Özellikle çocukların bolca tükettiği tost, pizza gibi ürünlerde kullanılan sosis, salam, sucuk, pastırma gibi işlenmiş etlerde bulunur. Hazır baharat ve köfte karışımlarında da bulunur.Sülfit duyarlılığı olanlarda baş ağrısı, nefes problemleri, kaşıntı yaratır. Nadir durumlarda da olsa ölüme bile neden olabiliyor. Pankreas kanserini yüzde 67, lösemi riskini yüzde 700 oranında arttırıyor. Başta kolon kanseri olmak üzere her çeşit kanseri tetikliyor. Çocuklarda beyin tümörü oluşturuyor.Sodyum nitrit; özellikle cenin, bebek ve çocuklar için tehlikelidir.Bu zararlar E220, E222, E223, E224, E225 ile E249, E251, E252 diye belirtilen kodlar için de geçerlidir.
7.SODYUM NİTRAT/ SODYUM NİTRİT
Bu raf ömrü uzatıcı koruyucu madde işlenmiş gıdaların bir başka vazgeçilmezi. Değişik kanser türleriyle bağlantısı var. Kullanım alanları ve zararları sodyum sülfit ile benzerlik taşıyor.-Salam, sucuk gibi şarüteri ürünleri.
8.BHA ve BHT
Bütilat Hidroksi Anizol (BHA) ve Bütilat Hidroksi Toluen (BHT) adlı koruyucu maddeler beyninizin sinir ağını etkiliyor, davranış değişikliklerini ve kanseri tetikliyor.Katı ve sıvı yağların bozulmasını, küflenmesini önlemek için kullanılıyor. Tahıl ve tahıl ürünlerinde, sakızlarda, bitkisel yağlarda, patates cipslerinde, tazeliğini muhafaza etmek için bazı paketlenmiş gıda maddelerinde kullanılmaktadır.
9.SÜLFÜR DİOKSİT
Sülfür içeren katkı maddelerinin Amerika’da çiğ sebze ve meyvelerde kullanılması yasaklanmıştır. Yani bunun zehir olduğu gerçeğini daha fazla görmezden gelemeyince hiç değilse çiğ gıdadan çıkaralım demişler.Yan etkilerinin içinde bronş problemleri, düşük kan basıncı ve anaflaktik şok var.Sülfitler göğüste sıkışma, kurdeşen, karında kramp, ishal, kan basıncı düşmesi, başta yanma hissi, halsizlik, nabız hızlanması gibi bulgulara neden olur. Ayrıca sülfitler, bunlara duyarlı astımlılarda astım atağını tetikleyebiliyor.SO2, sülfitleyici maddeler (sülfür dioksit, sodyum veya potasyum sülfit, bisülfit, metabisülfit) olarak da bilinirler. Gıda koruyucusu olarak ve fermente içeceklerde kullanılır. Fırınlanmış ürünler, çaylar, çeşniler, deniz ürünleri, reçeller, jöleler, kurutulmuş meyveler, meyve suları, konserve ve suyu alınmış sebzeler, dondurulmuş patates ve çorba karışımlarında ve içeceklerde bulunur.Birçok restoranın salata barında yüksek düzeyde sülfit mevcuttur.
10.POTASYUM BROMAT
Bu katkı maddesi, ekmek yapımında ve unlu mamullerde hacmi arttırmak ve ekmeğin rengini beyazlatmak için kullanılıyor. Hayvanlarda kansere neden olduğu biliniyor. Az miktarları bile insanlarda değişik problemlere yol açıyor. ABD ve Japonya dışında bütün dünyada kullanımı yasaklanmış bir maddedir.Bazı un üreticileri, irmik altı diye adlandırılan kalitesiz unlara kanserojen etkisi yüzünden katılması yasak olan benzol peroksit ve potasyum bromat gibi bazı katkı maddelerini ekleyerek, rengini beyazlatıyor ve ekmeklik unmuş gibi fırınlara pazarlıyor.Bu katkı maddeleri çakmak tutulduğunda ekmeğin benzin dökülmüş gibi alev almasına yol açıyor.Beyaz ekmekten uzak kalmamızda yarar var.buraya tıklayın.